Ana içeriğe atla

KOLONOSKOPİ İLE POLİP NASIL ALINIR? (KOLONOSKOPİK POLİPEKTOMİ)

Kalın Bağırsak polipleri kolonun her hangi bir kesiminden gelişebilir. Kolon poliplerinin %60’ı yaklaşık 100cm uzunluğundaki kalın bağırsağın son 50cm’lik bölümünde gözlenmektedir. Kalın bağırsak polipleri kolon duvarına bir sapla bağlantı gösterebilecekleri gibi, sapsız olan ve dolayısı ile geniş bir tabanla kolon duvarından kaynaklanmış poliplerde mevcuttur. 

Kolonda kolonoskopi esnasında saptanan poliplerin önemli bir bölümü büyüdüklerinde kolon kanserine dönüşebilme kabiliyeti kazanır ve kalın bağırsak kanserlerinin neredeyse tamamına yakın bölümü (%95) kolon poliplerinden gelişir. Bu nedenle kolonoskopi sırasında saptanan kolon poliplerinden en azından biyopsi alınması yahut polibin o esnada polipektomi yöntemiyle tamamen çıkartılması uygun yöntemdir. 

Kolon poliplerinin kolonoskopi sırasında alınması işlemi, elektrik kullanılarak polibin sapı yahut tabanından kesilmesi yolu ile gerçekleştirilir.Bu polip alınması işlemi hastada hiçbir ağrı veya rahatsızlık yaratmaz. Dahası hasta polip alındığının farkına da varamaz.

Kolonoskopide polip alınabilmesi için hastanın kolonoskopiden önceki son 5 gün içerisinde, şayet kullanıyor ise, kan sulandırıcı ilaçlarını kesmesi gereği mevcuttur.Ayrıca kolonoskopi esnasında polip alınması işlemi elektrik kullanılarak gerçekleştirildiği için hastada kalp pili olup olmadığı mutlaka sorulmalı, kalp pili varsa kolonoskopiden önce ayarı yapılmalıdır.

Kolonoskopi ile polip alınması sırasında %1’den daha düşük oranlarda olmak üzere kanama gelişmesi yahut barsak cidarının delinmesi gibi komplikasyonların geliştiği bilinmekle beraber bu komplikasyonların hayatı tehdit edecek şiddette gerçekleşmesi neredeyse mümkün değildir denebilir.

Kolonoskopi ile polip alındıktan sonra hastalar aynen sadece kolonoskopi yapıldığında olduğu gibi işlemden 30-45 dakika sonra evlerine gidebilirler.Kolonoskopi ile polip alınan hastaların tedbir açısından işlemden sonraki 24-48 saat boyunca aspirin ve diğer kan sulandırıcı ilaçları kullanmamaları sağlık verilmelidir.

Kolonoskopi yoluyla polip alınması işlemi polibin saplı-sapsız olması, küçük yahut iri olması durumlarında teknik ve zaman açısından bir miktar değişiklik göstermekle beraber kalın bağırsağın içini tamamen dolduracak kadar büyük olanlar (ki bu durumla çok nadiren karşılaşmaktayız) hariç, alınamayacak polip yoktur demek yanlış olmaz.  

Prof. Dr. Ahmet Kemal GÜRBÜZ
Endoskopi - Kolonoskopi   İstanbul

Prof. Dr. Ahmet Kemal GÜRBÜZ İstanbul'da en fazla tavsiye edilmiş Gastroenteroloji Uzmanıdır (tavsiyeediyorum.com)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Doktor Ahmet Kemal Gürbüz'ün Özgeçmişi

Gastroenteroloji  Doktoru Ahmet Kemal Gürbüz'ün Özgeçmişi 1958 yılında doğdu. Ortaokul ve lise eğitimini Ankara Atatürk Lisesinde tamamladı. Tıp eğitimini Hacettepe Üniversitesi Hacettepe Tıp Fakültesinde yaptı. 1989 yılında İç Hastalıkları Doktoru oldu. Daha sonra bir yıl süre ile Amerika Birleşik Devletleri Maryland Eyaletinde Johns Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde Mayerhoff Digestive Diseases Center’da Gastroenteroloji branşında Fellow olarak üst ihtisas çalışmalarında bulundu. Yurda döndükten sonra 1993 yılında Gastroenteroloji Doktoru unvanı aldı.1995 senesinde Gastroenteroloji branşında Üniversite Doçenti oldu.1999 yılında İngiltere Londra Üniversitesinde  Kings' College Hospital bünyesindeki Gastroenteroloji ve Karaciğer Hastalıkları Kliniğinde çalışmalarda bulundu.Karaciğer transplantasyonu ile ilgili çalışmalarda yer aldı. Profesör Doktor Ahmet Kemal Gürbüz’ün 66 adet ulusal bilimsel yayını , 44 adet ulusal kongre bildirisi, ayrıca ulu

MİDE KORUYUCU İLAÇLARIN REFLÜ TEDAVİSİNDE KULLANIMI

Çok uzun seneler boyunca reflü belirtileri ile hastalık teşhis edilince, reflü tedavisinde asit baskılayıcı ilaçlar az yahut çok etkinlikte olmak üzere kullanıla gelmişlerdir. Bu ilaçlardan en basitleri antiasit  diye isimlendirilen ve pastil yahut şurup tarzı kullanımları olan preparatlardır. Bu grup ilaçlar mide koruyucu etkinlikte olmaktan uzak olup kullanıldıkları andan itibaren birkaç saat için mide asiditesini  azaltıcı etki gösterirler. Bu dönemde hastanın reflü belirtileri ilgili şikayetleri baskılanıp yaşam konforları artmaktadır. Mide koruyucu etkinliği daha fazla olan ikinci grup ilaçlar Histamin-2 Reseptör Antagonistleri adıyla da anılmaktadır ve sırayla Cimetidine, Ranitidine, Famotidine ve Nizatidine  preparatlarıdırlar. Bu grup ilaçlar sıklıkla günde tek seferde alınan ve günün büyük bölümünde mide asiditesini kontrol ederek reflü belirtileri şikayetlerinin ortadan kaldırılmasını sağlayan mide koruyucu ilaçlar gurubundadır. Çok uzun yıllar gerek peptik ülser ve